15 Ekim 2012 Pazartesi

Bugün bilinç akışım çıfıtçı bohçası gibi. Gergin birgün. İşin içinde hastaneler, yüksek ateşler, endişeler, yüksek devlet kurumları falan var. Ama nedense gerçekliğe dair bunca endişe verici durum zihnimin son hızla çalışmasına engel olamıyor. Yoksa şu yeni almaya başladığım multivitamin gerçektende yazdığı gibi konsantrasyon mu sağlıyor ota boka. sabahın 7'sinde uzak, puslu masalsı diyarlarda yaşayan bir lise arkadaşım sayesinde bu köşeyi keşfettim. Yazdıkları hoşuma gitti. Bugünkü yazısında bahsettiği sütsüz kahve stereotipi benden çok uzak. Bir de aranıyordum birşeyler okuyayım diye Zizek iyi geliyor kulağa. Zira elimde oradan oraya dolaşan son İhsan Oktay Anar kitabına bir türlü ısınamadım.   http://www.tumkoseyazilari.com/yazar/meltem-gurle/ 

Derken günün daha geç sabah saatlerinde efsanevi okul müdiremiz demir lady Bercis Hn'ın ölüm haberi geldi. Bercis Hanım kesinlikle bir "sütsüz kahve" kızıydı. Uzun süredir hiç görmedim ama öldüğü güne kadar da bu halini muhafaza ettiğine eminim. Mekanı cennet olsun, nur içinde yatsın... Sanırım hepimize değişik açılardan ilham kaynağı olan biriydi. Gerçi lisede elimde gazlı kalemle çizilmiş haçlı dövmeleri, ordan burdan sarkan kılık kıyafet tüzüğüne aykırı gömleklerim ve iflah olmaz "outsiders" ruhumla onu her gördüğümde inceden inceden içimden yükselen "sen hiç adam olmayacaksın kızım" hissiyatını anımsıyorum en net, kendisine dair. Neticede bakışlarıyla anlatmak istediği de doğru çıkmadı değil. Devlete, bilime kenarından köşesinden hizmet bence beni hala bir baltaya sap yapmadı. O da zaten bir baltaya sahip olmamızı istemezdi. 90'ların başında dershane furyasında "Dershaneler değil, bu okul size eğitim veriyor. Bırakın dershaneye gitmeyi, burada öğrendiklerinize odaklanın" diyerek idealist Don Kişot ruhu ile bizi az çarpmamıştı. Yine de sonuçta hepimiz dershaneye gittik, ama bir açıdan haklı çıktı! O okulda öğrendiğimiz herşey hayatımız boyunca kuytuda köşede unutulmuş mücevherler gibi zamanı geldiğinde ortaya çıktı, içimizi rahatlattı. Bunca çirkin koşuşturmanın, hayat gailesinin ortasında cebimize sıkıştırıverdikleri sanatın, bilimin, edebiyatın ipuçları bence hepimizi çoğu kez kurtardı. Teşekkürler Bercis Hanım.

Daha da var yazacak şeyim, ama belki yarına. Çok yorgunum. Endişeli gerçek dünyada yapmam gerekenler var.