23 Aralık 2012 Pazar

KULENİN MERDİVENLERİNDE YA DA SENİN ODANDA BULUŞALIM!


Yirmili yaşlarımın hemen öncesinde aşkın benim için bir DM şarkısı olacağını söylemiştim birisine. "Strange Love" dönemi çabuk geçti ve ilk duyduğum günden bu yana benim için aşk "In Your Room" oldu. Ve bir resim seç deselerdi "The Meeting on the Turret Stairs" i gösterirdim soranlara. Yaşım 40'ı buldu hala imkansız aşkın peşindeyim. Ya sadece ben sevmeliyim ya da ikimiz de sevsek bile kavuşamamalıyız. Asla! 

Resim bir Danimarka efsanesini konu alıyor. Epey kanlı bir arka planı var bu aşkın. Helleil'in Hildebrand'a aşık olması üzerine bu ilişkiyi onaylamayan kızın babası yedi oğluna Hildebrand'ı öldürme emri veriyor. Hildebrand Helleil'in babasını ve altı kardeşini kılıçtan geçiriyor. Ancak küçük olan kurtuluyor. Yara alan Hildebrand da ölüyor ve hemen ardından Helleil. Aslında bayağı ve vahşi bir hikaye, ama Frederick William Burton bu efsaneyi kendine göre yorumlayıp iki sevgilinin gizlice son kez birbirlerine veda ettikleri bir anı resimliyor. Birbirlerine bakamıyorlar bile, sadece Helleil'in geriye uzanmış koluna kaçamak bir öpücük. Saatlerce bakabiliyorum bu resme. Çok güzel buluyorum bu mahrem veda sahnesini ve çok hüzünlü. Nasıl bu kadar canlı olduğunu, nasıl bu kadar derinden vurduğunu anlayamıyorum. Bunca zaman geçmişken üzerinden, aşk teması alabildiğine sentetikleşmişken nasıl güzelliğini ve gerçekliğini hiç eksilmeden koruyabilmiş aklım almıyor.

Bu ara bu resme bu kadar çok bakmamın sebebi aşk kuşkusuz. Yine imkansız yine kavuşmasız. Arasıra yapılan gündelik konuşmaların hantal tabakası altında bir kaç kaçamak bakış, gözgöze gelinen bir galaksi yılı sürdüğü sanılan küçük anlar, küçük imalar. Alttaki fotoğrafta ilk gerçek aşkımın, lise aşkımın andacıma yazdığı yazı var. En azından anlaşılmış olduğumu, onun da beni sevdiğini anlıyorum şimdi bakınca. Bazen doğru zamanda cesur olmak gerekiyordur belki. Aşkın sadece bana ne hissettirdiği ile o kadar meşguldüm ki her zaman kendi kozmozumun dışında ne olacağı beni hiç bir zaman ilgilendirmedi. Çünkü aşk benim için sadece bir an, zihne iyice kazınması gereken. Süreci yok bence. Beni ilgilendiren o ikili dayanışma değil haftalar, aylar ya da yıllar süren. Ben sadece o tek bakışla ilgileniyorum. Kaçamak ya da gözünü gözüne diken, aklını başından alan. Kulenin merdivenlerindeki o anı istiyorum sadece.    







Hiç yorum yok: